İsrail’in Yeni Müttefik Arayışı: Suriye'deki Kürtler
THE CRITIQUE TIMES / ANALIZ
Mehmet Çelik
12/17/2024
Orta Doğu, ağır felaketlere yol açan ve modern ulus devlet kisvesi altında birbirine düşman azınlıkları, yapay uluslara dönüştüren Sykes-Picot Anlaşması’nın sancılarını yaşamaya devam ediyor. Suni sınırlarla çizilmiş ülkeler, despotik rejimlerin eliyle ayakta kalabilmişti. Dikta rejimlerin de yıkılmasıyla ortaya çıkan azınlık ve terör grupları, diğer bölge ülkelerinin elinde kullanışlı stratejik bir araç haline dönüşmüştü. 1950’li yıllardan itibaren bu azınlık ve terör gruplarıyla ilgilenen ve son dönemlerde de hamiliğini üstlenen bir İsrail var.
İsrail, 7 Ekim'den itibaren Orta Doğu'daki gelişmeleri, bir domino taşına benzetip; Hamas'ın Gazze'de, Hizbullah'ın Lübnan'da yenilgisini, Esad’ın Rus ve İranlı müttefikleriyle Şam'daki düşüşünü, “zafer” olarak görüyor.
İsrail, bu “zafer” sarhoşluğuyla, Suriye'deki Esad’ın düşüşü sonrası ortaya çıkan istikrarsızlık ortamını fırsata çevirip 500’den fazla gerçekleştirdiği saldırıyla Suriye Hava Kuvvetleri'ni, donanmasını ve askeri tesislerini başta olmak üzere Suriye Ordusu'nun önemli askeri varlıklarına büyük zarar verdi.
İsrail’in askeri kanadı bu eylemleri sürdürürken İsrail’in siyasi kanadı da koro halinde bir Kürt Devleti fikri ortaya atmaya başladı. Bir taraftan İsrail Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ile Kürtler arasında bir zamanlar var olan yakın ilişkileri yenilemenin, devlet kurmalarına yardımcı olmanın zamanı geldi.” diyor. Diğer taraftan bir zamanlar, “Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaları gerekiyor…Bağımsızlığını teşvik etmeliyiz.” çağrısında bulunan ve günümüzün İsrail Dışişleri Bakanı olan Gideon Saar, son günlerde ise; “Kürt halkı, İsrail için 'doğal' müttefiktir.” söylüyordu. Daha da vahimi; bir dönem İsrail Savunma Kuvvetleri’nden Genel Kurmay Başkan Yardımcısı olan Yair Golan Washington'da düzenlenen bir konferansta: “PKK, bir terör örgütü değildir.” diyordu[1]. Benzer ifadeler, Netanyahu tarafından da dile getiriliyordu. Türkiye'nin Barış Pınarı operasyonu için de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (10 Ekim 2019), Türkiye’yi kınamış ve İsrail'in " cesur Kürt halkına " insani yardım sağlamak için her türlü çabayı göstereceğini [2] duyurmuştu.
İsrailli yetkililer, bu söylemleri geliştirirken sahada da aktif bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Gazeteci Seymour Hersh’in de ifade ettiği gibi; “Şimdi, Mossad üyeleri de dahil olmak üzere yüzlerce İsrail ajanı, Kuzey Irak, İran ve Suriye'nin Kürt bölgelerinde gizli operasyonlar yürütüyor.”[3]. Aynı şekilde Gazeteci Hersh'e eski bir İsrail istihbarat görevlisi; "Bu bir Realpolitik. İsrail, Kürtlerle ittifak kurarak İran, Irak ve Suriye'de bir göz ve kulak kazanıyor." diyordu. İsrail’in yetkili ağızları tarafından geliştirilen bu retoriğe bakılırsa ; Suriye'nin kuzeyinde kurulması planlanan ve sınırları İran ve Türkiye ile sınırlı olacak bir Kürt devleti projesinin hayata geçirilmesi halinde İsrail’e bir “kulak” kazandırmış olacaktır. Zira geçmiş dönemlerde Irak Kürtleri de “Irak'taki İsrail'in gözü" olarak tanımlanıyordu.
İsrail, tarihinin her döneminde elverişli Arap dışı bir müttefik arayışına girmiştir. Bu arayış, İsrail’in çevre politikasının bir parçasını oluşturmuştur. Dolayısıyla İsrail'in hem istihbarat toplama hem de askeri operasyonlar için olası bir üs olarak Kuzey Irak ile eş güdüm içerisinde olacaktır. Suriye’de bir Kürt yapısının ortaya çıkması, İsrail açısından bir avantaj olduğu gibi kendisi açısından Azerbaycan gibi partner ülkelere de alternatif yaratacaktır. Kürtler üzerinden İsrail'in istihbarat ve taktik işbirliği geliştireceği ve faydalanabileceği aşikardır. Dolayısıyla İsrail’in Suriye’de Kürt projesini hayata geçirmesi, İsrail açısından öncelikli hedeflerden birini oluşturuyor .
Her ne kadar bölgedeki siyasi koşullar , İsrail ile Kürtler arasında kamuya açık bir ilişki kurulmasına izin vermese de bu ilişkiler, gizlilik içerisinde sürdürülüyor. Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminden sorumlu üst düzey bir yetkili, 15 Aralık’ta İsrail'e, Kürtlere yönelik kamuya açık destek açıklamalarıyla ilgili mesajlar gönderildiğini ifade ediyor. Aynı kaynak, Roy Case'in İsrail TV kanalı Kan 11'de söylediğine göre; "bu ifadelerin zararlı olduğunu ve bizi İsrail'in suç ortağı olarak göstermek için bahane arayan grupların ve İran'ın ekmeğine yağ sürdüğünü" bildiriyordu[4]. Hatta Suriyeli bir Kürt ; “Şu an İsrail'le açık bir ilişki kurmanın en kötü, sessiz bir diyalog kurmak için iyi bir zamandır.” diyordu[5]. Dolayısıyla İsrail tarafından kamuoyuna açık bir şekilde dile getirilen destek, Suriye’deki terör örgütü PKK-YPG’i de rahatsız etmişe benziyor.
İsrailli bir kısım uzmanlar, “İsrail, Washington'u Kürt bağımsızlığı fikrine ikna etmeye çalışmalı” fikrini ısrarla savunuyor. ABD yönetimi, başından itibaren YPG'nin Suriye'nin doğusundaki enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirme girişimlerini açıkça desteklemişti. Dolayısıyla İsrail’in terör örgütü YPG için alacağı bu reaksiyon, Amerikalıları da aynı yönde bir pozisyon almasına yöneltecektir. Hali hazırda HTŞ ve Suriye Milli Ordusu’nun terör grupları olan YPG-YPJ'ye karşı operasyonlarından dolayı PKK/PYD, İsrail ile bu bağlamda iş birliği yapmakta bir behis görmüyor. Şöyle ki; son zamanlarda Rus RT haber bültenine dayandırılan bir haberde; Hizbullah'a karşı geniş çaplı bir savaş çıkması durumunda Suriye'de konuşlanmış YPG’nin İsrail'in yanında savaşmaya hazırlandıklarını bildirdiğini iddia etmiştir.[6]
Dolayısıyla Suriye Milli Ordusunun operasyonları, HTŞ'nin varlığı, Türkiye’nin Kuzey Irak'ta olduğu gibi Suriye’de de fiili nüfuz alanı oluşturması ve İsrail’in Suriye’de iş başına gelecek yeni hükümetin İsrail kuzeyinde tehdit oluşturma ihtimali, İsrail ve YPG’yi Türkiye’ye karşı aynı hizaya getirebiliyor. Nitekim bölgede kendisine prensipte bağımlı olacak PKK-YPG’yi güçlendirmek, İsrail'in çıkarına olarak görülüyor.
Bu politikanın gereği olarak son zamanlarda İsrail'in eliyle Türkiye’ye karşı Suriye’deki Kürtler üzerinden yoğun bir nefretin aşılanmaya ve şeytanlaştırılmaya çalışıldığı bilinen bir gerçek. Her ne kadar İsrail, bu propagandaya sarılsa da dünya kamuoyunda İsrail, bölge ülkelerini parçalamaya çalışmakla suçlanan bir ülke konumundadır. Geçmişte Esad’ın günümüzde ise İsrail’in Suriye’deki Kürtler üzerinden uygulamaya koyduğu politikaya bakıldığında, sadece vekiller değişmiş oluyor. Yani; Hafız Esad’ın yerini İsrail almış oluyor. Harriet Allsop ve gazeteci Vladimir van Wilgenburg'un “The Kurds of Northern Syria” adlı kitabında belirttiği gibi; “Kürtlerle Esad rejimi arasındaki taktiksel işbirliği olmasaydı Kürtlerin kuzey Suriye'deki federal varlığı söz konusu olmayacaktı.” değerlendirmesi de bunu doğrulamaktadır.
Geçmişte terör örgütü PKK ve ele başı Abdullah Öcalan, Suriye devleti tarafından açık açık himaye ediliyordu. Günümüzde ise; PKK'nın Suriye kolu olan YPG'den İsrail eliyle bir bir devlet yaratılmaya çalışılıyor. İsrail, Baba ve Oğul Esadların koruyup kolladığı PKK ve türevlerini, güya Suriye’deki Kürtlerin temsilcisiymiş gibi ulus-devlet formu biçimiyle bölge ülkelerine dayatmaya çalışılıyor. İsrail’in Kürtleri devletleştirmeye yönelik birçok girişimin Suriye’deki Kürtlere verebileceği bir şey olmadığı gibi bölgenin güvenliğinin istikrara kavuşturulmasına da katkı sağlamayacaktır.
Yakın gelecekte; Suriye’deki Kürtler için en iyi çözüm; PKK, YPG-YPJ gibi terör gruplarından sıyrılıp, kurulacak olan yeni sistemde yer alıp Suriyelilerle Suriye devleti çatısı altında birleşmektedir. Kürtlerin koşulsuz olarak bağımsız bir bölge kurmaktan ziyade Suriye'nin bir parçası olarak kalma niyetini ve yeni hükümetin otoritesini kabul etmesi gerekiyor. Ancak basına yansıyan haberlere göre; Kürt tarafının yeni müzakere başlıklarına hazırlandığı görülüyor. Bu başlıklar; “Türk askeri gücünün tümünün Afrin, Tel Abyad ve Ras al-Ayn' başta olmak üzere çekilmesi, Kürt özerk yönetiminin tanınması, yeni hükümette Kürt askeri temsilciliğinin oluşturulması, Kürtçenin resmi ikinci dil olarak tanınması” yer alıyor. Bu başlık ve koşullar altında bir çözümün olması mümkün görünmüyor. Türkiye'nin Suriye'deki temel amacı, terör gruplarını ortadan kaldırmak üzerine kurulu. Savunma Bakanı Gülerin de ifade ettiği gibi "Bu yeni dönemde terör örgütü PKK/YPG Suriye'de er ya da geç ortadan kaldırılacaktır.” Dolayısıyla her koşulda PKK/YPG’nin ortadan kaldırılması, Türkiye’nin öncelikli hedefidir.
Referanslar
[1] https://www.maariv.co.il/news/politics/Article-599055
[2] צמיחתו ודעיכתו של הפרויקט הכורדי בצפון סוריה
[3] https://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in
[4] https://www.bhol.co.il/news/1681120
[5]https://www.haaretz.co.il/blogs/mitvim/2024-12-12/ty-article/00000193-b4b3-d37b-adbf-f4f761310000